Deprem fay hatları incelenerek depremin olup olmayacağı konusunda tahminler yapılabilir. Bilim insanları, depremin nerede ve nasıl olacağını anlayabilmek adına yer kabuğunun milimetrik hareketlerini izliyor. Peki, depremlerle ilgili tahminlerde bulunmak için yer kabuğu hangi tekniklerle inceleniyor? İşte detaylar!
Konu Başlıkları:
Uydu Teknolojisi ile Deprem Fay Hatları İnceleme!
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte günümüzde deprem fay hatları birçok farklı yöntemle incelenebiliyor. Bu yöntemlerden biri de uydu teknolojisidir. Depremler meydana gelmeden önce yer kabuğunda gerilim birikir. Uydu teknolojisi sayesinde bilim insanları, gerilime neden olan mikro seviyedeki yer değiştirmeleri tespit edebiliyor.
İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nde görev yapan Prof. Dr. Sinan Özeren konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Türkiye’de aktif olduğunu bildiğimiz fay hareketlerini uydu teknolojisiyle takip ediyoruz.”
Özveren, Türkiye’de fay hareketlerinin şu uydu teknolojisiyle izlendiğini belirtti: “Telefonlarımızda kullandığımız GPS teknolojisinin çok daha hassas bir hali.”
Uydu teknolojisi yani GPS teknolojisinin çalışma şekli şöyledir: “Yere, çok sağlam bir yere bir çivi çaktığınızı ve üzerine bir alet koyduğunuzu düşünün. Bu alet uydularla sürekli haberleşerek sene içinde o noktanın belirli bir referans noktasına göre çok küçük hareketlerini, belirli bir hata payı dahilinde, tespit edebiliyor.”
Aynı zamanda deprem fay hatları hareketleri, “Yapay Açıklıklı Radar İnterferometrisi” (İnSAR) uydularıyla da izlenebiliyor. Özeren’e göre bu haritalama tekniği, GPS kadar hassas olmamasına rağmen çok büyük alanların hareket tespitini yapabiliyor.

Deniz Altındaki Deprem Fay Hatlarını İzleme!
Uydu teknolojileri, yer hareketlerini detaylı inceliyor ancak deniz altındaki fayları görüntülemesi yetersizdir. Bu durumu Prof. Dr. Sinan Özveren şöyle açıklıyor:
“Uydu, elektromanyetik dalgalarla etki yapan bir sistem ve bu dalgalar tuzlu suyun içinde yayılamıyor.”
Böyle bir durum, Marmara Denizi’nin altından geçen Türkiye için büyük tehlike oluşturan “Kuzey Anadolu Fayı” devamının incelenmesini çok zorlaştırıyor. Bu sebeple de faylar, çeşitli akustik sistemlerle gözlemleniyor.
İstanbul’u etkileyeceği düşünülen ve büyük deprem üretme potansiyeli olan fayla ilgili yapılan çalışmalarda seneler içerisinde çok miktarda sismik yansıma çalışmaları yapıldı. Çalışma için özel gemilerin kullanıldığı aktarıldı. Çalışmalarda deniz yüzeyinden deniz altına kontrollü şekilde patlama gerçekleştiriliyor.

Patlama sonucunda yayılan yapay sismik dalgalar hem suyu hem de deniz altı tabakalarını geçip çeşitli yoğunluklarda jeolojik katmanların yansıması sağlanıyor.
Dalgaların yapısı ve geriş dönüş süreleri, gemilerde yer alan sismometre dizilerince kayıt altına alınıyor. En sonda deniz tabanının yapısı hakkında detaylı bilgiye ulaşılmış oluyor.
Deprem fay hatları izleme çalışmaları kapsamında Özeren, Marmara’da fay hattının geçtiğini belirlediklerini aktardı. Bilim insanlarının fayın hareketlerini direkt izlemek için akustik cihazları deniz tabanına yerleştirdiler. Akustik cihazlar, üç yıl deniz altında veri topladı. Bu cihazlar tam olarak belirli nokta üzerinden gönderilen ses sinyallerini başka noktalardaki cihazlardan ne kadar sürede algıladığını ölçtü.

Fayın iki ucu birbirinden uzaklaştığı takdirde akustik sinyallerin ulaşma süresinde milisaniyeler farklar oluyor. Marmara Denizi’nde yapılan deneylerde önemli sonuçlara ulaşıldı. Zaman içerisinde sinyal sürelerinde anlamlı değişimlerin olduğu saptandı.
Özeren durumu şöyle özetliyor: “Bu da fayın o bölgede kilitli olduğunu, yani hareket etmediğini ve stres biriktirdiğini gösterdi.”
Bilim insanları yapılan deneylerin çerçevesinde Marmara’da 7.1-7.4 büyüklüğünde deprem beklediklerini aktardı. Bilim insanlarının yaptığı bu araştırma, 2019 yılında “Nature” isimli dergide yayımlandı. Dergide de yer alan bilgilere göre fayın inceleme yapılan alanında saptanan son kırılma, 1766 yılında gerçekleşmiş.
Deprem büyüklüklerini ölçen cihazlar, 1900’lü yıllardan önce yoktu. Dolayısıyla bu tarihlerin öncesinde meydana gelen depremlerle ilgili bilgiler çok sınırlı.
Özeren durumu şu şekilde açıklıyor: “Büyük depremlerle ilgileniyorsanız; bir önceki büyük deprem muhtemelen en az birkaç yüz yıl önce gerçekleşmiş oluyor. O depremin fayın neresini kırdığı gibi sorulara yanıt vermek çok önemli ve maalesef en büyük belirsizlik kaynaklarından biri.”
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Deprem Teknolojileri Enstitüsü’nde görevli Yasemin Korkusuz Öztürk ise durumu şöyle özetliyor:
“Fay zonlarında yapılan hendek kazıları ve eğer fay deniz dibinde ise deniz altından alınan örneklerle geçmişteki büyük depremlerin zamanı ve tekrarlanma aralıkları ortaya konuluyor.”
Deprem fay hatları inceleme haberimizin yanı sıra “Kanlı Ay Tutulması depremi tetikler mi” başlıklı haberimizi de okuyabilirsiniz.